HAMİLELİKTE (GEBELİKTE ) YAPILAN TESTLER VE TAHLİLLER:
Hamileliğin başlangıcından sonuna kadar farklı dönemlerde çeşitli tahliller ve testler yapılmaktadır. Hatta bazı tahlillerin gebelikten önce çiftler hamileliğe karar verdiğinde yapılması daha uygundur. Bazı testlerin gebeliğin belirli haftalarında yapılması gerekir o haftalar dışında yapılamaz bu nedenle hamilelikte bu testler dikkatle takip edilmelidir, zamanları kaçırılmamalıdır. Gebelikte yapılan testlerin bir kısmı her gebede rutin olarak yapılır, bir kısım testlerde sadece bazı gebeliklerde belli durumlar oluştuğunda yapılır. Bu testlerin hepsi gebeliğin başından sonuna doğru yapıldığı haftalara göre sırasıyla anlatlacaktır.
İlk muayenede: Bu testler çiftin doktora ilk başvurusunda yapılan tahlillerdir. En doğru olanı çiftlerin gebelik oluşmadan önce henüz gebeliğe karar verdiklerinde doktora başvurmaları ve bu görüşmede tahlillerin yapılmasıdır. Çünkü bu testlerde saptanabilecek bazı anormalliklere göre gebelik daha başlamadan önce önlemler alınabilir. Ancak çiftlerin çoğunluğu gebelik oluştuktan (adet gecikmesinden) sonra doktora başvurmaktadır. Bu ilk görülmede jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile kadın genital organları değerlendirilir. Son 1 yıl içerisinde yapılmadıysa smear testi yapılmalıdır. Genel sistemik muayene de yapılabilir ve gerekirse anormallik varlığında ilgili branş uzmanına konsültasyon yapılabilir.
İlk muayenede yapılan tahliller: - Tam kan sayımı (Hemogram): - Anne ve baba kan grupları: - Kan uyuşmazlığı varsa IDC (İndirekt Coombs testi) - Tam idrar tetkiki (Gerekirse idrar kültürü) - TSH : Annede guatr ve troid hormon bozukluğu varsa bebeği etkileyebilir, bozukluk saptanırsa dahiliye uzmanı tarafından tedavi gerektirir. - Toxoplazma IGM ve IGG: - Rubella IGM - IGG (Kızamıkçık testleri): - CMV IGM ve IGG: - Hepatit B için HBsAg ve AntiHBs testleri yapılır: Annede Hepatit B saptanırsa bebeğe bulaşmayı engellemek için doğumdan sonra bebeğe antikor iğnesi yapılır. - HCV testi - HIV (AIDS) testi - Sfiliz (frengi) için VDRL testi rutin olarak şart değildir ama yapılabilir. - Diabet açısından riskli hastalarda açlık kan şekeri - Biyokimya (kolesterol, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri ) gebelikte rutin önerilen bir test değildir. Anne yaşı ileri ise veya sistemik bazı hastalıkları varsa yapılmalıdır.
11-14 haftalar arasında: Gebeliğin 11. haftasından sonra ultrason muayenesinde bebeğin ense kalınlığı (NT) ölçülür ve ikili test (kan tahlili) yapılır. Bu tahlil 11-14 hafta arasında yapılabilir, 14. haftadan sonra yapılamaz.
15-20 haftalar arasında: Bu haftalar arasında üçlü test (triple test) veya dörtlü test yapılır. Eğer bu test sonucu riskli gelirse amniosentez (bebekten su alınması) yapılarak daha ileri inceleme yapılabilir. amniosentezle ilgili bilgiler bu başlık altında anlatılmaktadır.
24-28 haftalar arasında: * 50 gr glukoz yükleme testi (Şekerli su testi) 24-28 haftalar arasında yapılır. Bu test sonucu 140'dan yüksek gelirse 100 gr OGTT testi yapılır. Bu haftaları kaçırmış ve daha ileriki haftalarda gelen hastalarda açlık ve tokluk kan şekeri bakılarak da hastanın diabete yatkınlık durumu değerlendirilebilir. * Anne baba arasında kan uyuşmazlığı varsa 28. haftada IDC (indirekt coombs testi) yapılır ve bu test negatif çıkarsa anne-bebek arasında kan uyuşmazlığına bağlı etkilenme olmadığını gösterir. Bu durumda kan uyuşmazlığı iğnesi yapılır. Etkilenme varsa (İndirekt coombs testi pozitif çıkarsa) daha ileri tetkiklerle bebekte etkilenmenin ne derecede olabileceği araştırılır. Bu anlatılanlar hemen hemen her gebede yapılan rutin tahlillerdir. Gebelikte oluşan bazı durumlarda ve bazı hastalıklarda yukarıdaki tahliller dışında başka tahlillerin de yapılması gerekebilir.
35-37 haftalar arasında: Bu haftalar arasında annede Grup B Streptokok (bakteri) taraması önerilmektedir ancak ülkemizde henüz fazla yaygınlaşmamış bir uygulamadır. Gebeliğin özellikle son haftalarında, bebeğin sıkıntıda olduğundan şüphe duyulan durumlarda ve gün aşımı (günün geçmesi) durumunda NST (non stres test) çekilir, Biyofizik profili de NST'ye ek olarak yapılan bebeğin durumunu değerlendirmeye yarayan başka bir testtir, Bebek ile ilgili bazı riskli durumlar saptandığında ileri değerlendirme için yapılan bir test de doppler ultrasonografi ölçümüdür.
FETAL ENSE KALINLIĞI ÖLÇÜMÜ ( NT): Fetal ense kalınlığı (NT, Nukhal geçirgenlik, Nuchal translucency) ultrasonografide bebeğin boynunun arka kısmında koyu renkli olarak görünen kısmın kalınlığını ifade eder. 11 hafta 1 gün ile 13 hafta 6 gün arasındaki gebelere uygulanır.
Fetal ense kalınlığının artması ile Down sendromu başta olmak üzere bazı kromozom anomalileri arasında ilişki vardır. Ense kalınlığının 3 milimetreden fazla olması artmış fetal ense kalınlığı olarak kabul edilmektedir.
Arttığı diğer durumlar: Kalp anomalileri, Akciğer anomalileri, (diyafram hernisi) Böbrek anomalileri, Karın duvarı anomalileri (omfalosel, gastroşizis), Bazı genetik hastalıklar (Arthrogryposis, Noonan sendromu, Smith-Lemli-Opitz sendromu, Stickler sendromu, Jarcho-Levin sendromu ve bazı iskelet anomalileri), Fetal ense kalınlığının arttığı durumlarda kalp anomalisi görülme riski artmıştır o yüzden ense kalınlığı artmış olan fetusların mutlaka fetal ekokardiyografi ile değerlendirilmesi gerekir. NT kalınlığı ne kadar artmışsa fetusta bir anomali olma riski de buna paralel olarak o kadar artar. NT'nin her gebelik haftasına göre normal değerleri belirlenmiştir. Bu değerlere göre yüzde kaçlık artış (persantil) olduğuna göre risk belirlenir. NT kalınlığı gebelik haftasına göre %90-95 persantil arasında olan fetusların %90'dan fazla olasılıkla anomalisiz olma şansı vardır. NT %99 persantil üzerinde olan olgularda anomali riski çok fazladır. Bu olgularda CVS ile fetusta kromozomal anomali olup olmadığı değerlendirilebilir ve detaylı ultrason incelemesi ile fetustaki olası anomaliler taranır. Bu NT'si çok artmış olarak bulunan fetusların 14-16 hafta arası tekrar değerlendirilmesi önemlidir, bu haftalarda ense ödemi geriler ve normal sınırlara inerse bu iyi bir göstergedir ve bebekte anomali olma riskinin düşük olduğunu gösterir. Eğer 14-16 hafta arası yapılan tekrar değerlendirilmede ense kalınlığı azalmamışsa bu fetusta genetik bir anomali yada enfeksiyon olma olasılığı yüksektir.
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) İKİLİ TARAMA TEST: İkili tarama testi gebelikte bebekte olabilecek bazı kromozomal anomalileri araştırmak için yapılan bir testtir. İkili test sonucuna göre bebekte trizomi 21 (down sendromu) ve trizomi 18 (Edwards sendromu) denilen kromozomal anomalilerin bebekte olma riski araştırılır. Bu hastalıklar zeka geriliği ve bazı organ anomalileri olan hastalıklardır. Bu testlere zeka testi denmesinin nedeni de budur, ikili test bebeğin zeka düzeyini ölçen bir test değildir. İkili test için gebeliğin 11-14 haftaları arasında anneden kan alınır (aynı normal kan tahlillerinde alındığı gibi). Bu kanda β-hCG ve PAPP-A düzeyleri ölçülerek, annenin yaşı ve diğer bazı özellikleri ile formule edilerek bilgisayar yardımıyla sonuç belirlenir. Bu teste ikili test denir. Eğer bu formüle bebeğin ense kalınlığı (NT) de eklenirse elde edilen sonucun doğruluk oranı daha net olur, bu teste kombine test (ikili kombine test) denir. Yani kombine test, ikili test ile ense kalınlığınının kombine edilmesi sonucu yapılan bir testtir. İkili test taraması ile down sendromlu bebeklerin %65'i tespit edilebilirken, kombine test ile %85'i tespit edilebilir. Her iki test de down sendromlu bebeklerin tamamını tespit edemez, down sendromlu bebek taşıyan gebeliklerin bir kısmında bu testlerin sonucu normal gelecektir, risk yüksek gelmeyecektir. İkili test sonucunda bu kromozomal anomalilerin bebekte kesin olarak var olup olmadığı tespit edilemez sadece bebekte bu anomalilerin olma riski normalden yüksek mi değil mi sorusunun cevabı alınır. Eğer risk normalden yüksek çıkarsa bebekte bu anomaliler kesin var mı sorusunun cevabını almak için CVS veya amniosentez yöntemleri uygulanır.
İkili test sonucuna göre risk belirleme: İkili test sonucunda Down sensromu için yüksek risk sınırı 1/270 kabul edilir. Yani sonuç 1/270'den büyük çıkarsa (örneğin 1/200) bebekte Down sendromu olma riski normalden yüksektir ancak bebek normal de olabilir. Kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılmalıdır. İkili test sonucunda Edwards sendromu (trizomi 18) için yüksek risk sınırı 1/100 kabul edilir. Yani sonuç 1/100'den büyük çıkarsa (örneğin 1/80) bebekte Edwards sendromu olma riski normalden yüksektir ancak bebek normal de olabilir. Kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılmalıdır.
Burun Kemiği ölçümü (nazal bone): Burun kemiği yokluğu (nazal bone absence) diye tanımlamak daha doğrudur, çünkü kemiğin varlığı veya yokluğu değerlendirilir. Nazal kemik yani burun kemiğinin ultrasonla değenlendirilmesini de ikili testle kombine ederek değerlendiren bazı merkezler vardır. Nazal kemiğin ultrasonda görülememesi trizomi olma riskini arttırır. Çünkü nazal kemik 11-14 hafta arasında normal fetusların %98'inde görülebilir, sadece %2'sinde görülemez. Trizomili 21 olan fetusların ise %70'inde nazal kemik görülemez. Trizomi 18 olan fetusların %50'sinde nazal kemik görülmez. Trizomi 13 olan fetusların %30'unda nazal kemik görülmez.
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ÜÇLÜ TARAMA TESTİ : Üçlü tarama testi (Triple test) gebelikte bebekte olabilecek bazı kromozomal anomalileri ve nöral tüp defekti denilen doğumsal anomalileri araştırmak için yapılan bir testtir. İkili test de olduğu gibi bebekte trizomi 21 (down sendromu) ve trizomi 18 (edwards sendromu) olma riski belirlenir ancak bu sendromların bebekte kesin olarak varlığını belirlemez. Eğer üçlü test sonucunda bu kromozomal anomalilerin bebekte olma riski yüksek çıkarsa kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılır. B-hCG ve serbest Estriol (uE3) ölçümü bu riskleri belirler. Üçlü testte ikili testten farklı olarak nöral tüp defekti denilen anomalilerin de riski belirlenebilir, bunu sağlayan üçlü testte ölçülen AFP (alfafötoprotein) değeridir. Nöral tüp defektleri bebeğin sinir sistemi ile ilgili omurİlik hasarları (halk arasında bebeğin sırtında açıklı olması) veya beyin hasarları ile ilgili anomalilerdir. Trizomi 21 ve 18 zeka geriliği, kalp anomalileri ve diğer bir çok organ anomalileri olan hastalıklardır. Bu testlere zeka testi denmesinin nedeni de budur, üçlü test bebeğin zeka düzeyini ölçen bir test değildir. Üçlü test genellikle hamileliğin 15-20 haftaları arasında yapılır bazı labaratuarlar 15-22 haftalar arasında değerlendirebilir. Üçlü test aynen normal kan tahlillerinde olduğu gibi anneden az miktarda kan alınarak yapılır. Üçlü tarama testinde sonuna göre risk belirleme aynı ikili testte olduğu gibidir. (Down sendromu için 1/270, Edwards sendromu için 1/100) Üçlü test sonucunda kromozomal anomali riski yüksek gelen gebeliklerde bebek tamamen normal de olabilir, kesin neticeyi belirlemek için CVS veya amniyosentez yapılır. 35 yaş üzerindeki gebelere risk fazla olduğu için genellikle üçlü test yapılmasına gerek duyulmadan direkt olarak amniosentez önerilir.
Üçlü tarama testinin başarısı ne kadardır?. Üçlü tarama testi ile down sendromlu bebek taşıyan gebeliklerin tamamı belirlenemez ancak %70 kadarı belirlenebilir. Down sendromlu bebek taşıyan hamileliklerin yaklaşık üçte birinde üçlü test sonucu yüksek riskli olarak gelmez, normal gelir. Bu tespit etme başarısı düşüklüğü nedeniyle üçlü testin tek başına kullanılması tavsiye edilmez.
GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) DÖRTLÜ TARAMA TESTİ:
Gebelikte dörlü test (Quadruple test) üçlü test ile tamamen aynı amaçla yapılan bir testtir ancak üçlü teste göre başarısı daha yüksektir. Dörtlü testte down sendromlu bebek tespit etme oranı %80'dir. Üçlü testte anneden alınan kanda değerlendirilen B-hCG ve serbest estriol (uE3) ve AFP düzeylerine ek olarak dörtlü testte İnhibin-A düzeyinin de formüle katılması testin başarısını yükseltmektedir. Bu dört maddenin anne kanında ölçülmesinden dolayı adı dörtlü testtir, aynen ikili ve üçlü testte olduğu gibi. Anneden aynen normal kan tahlillerinde olduğu gibi az miktarda kan alınaran dörtlü tarama testi değerlendirmesi yapılır. Trizomi 21 ve 18 zeka geriliği, kalp anomalileri ve diğer organ anomalileri olan hastalıklardır. Bu testlere zeka testi denmesinin nedeni de budur, dörtlü test bebeğin zeka düzeyini ölçen bir test değildir.
İlk trimesterde 11-14 haftalar arasında tarama testlerini yani ikili test, kombine test ve NT ölçümlerini yaptırmayanlar, zamanını kaçıranlar için sonradan önerilebilecek en iyi test dörtlü testtir.
Dörtlü test sonucuna göre risk belirleme: Dörtlü testte aynen üçlü testte olduğu gibi Down sednromu (trizomi 21), Edwards sendromu (trizomi 18) ve nöral tüp defekti anomalilerinin risk araştırması yapılır. Tek farkı burada tespit etme başarısı daha yüksektir. Aynen ikili test ve üçlü test gibi dörtlü test de bebekte kesin olarak hastalık varlığını göstermez, sadece bebekte bu kromozomal anomalilerin bulunma riskinin normalden yüksek olduğunu gösterir ancak bu yüksek riske rağmen bebeğin tamamen normal olma ihtimali de vardır. Bu nedenle kesin tanı için CVS ve amniosentez gibi yöntemler uygulanır. 35 yaş üzerindeki gebelere risk fazla olduğu için "genellikle" dörtlü test yapılmasına gerek duyulmadan direkt olarak amniosentez önerilir.
KAN UYUŞMAZLIĞI (Rh/rh UYGUNSUZLUĞU):
Anne kan grubunun Rh (-) negatif , babanın ise Rh (+) pozitif olması durumuna Rh uygunsuzluğu (kan uyuşmazlığı) denir. Bu çiftlerde bebek Rh (+) ya da Rh (-) olabilir, bebek Rh (-) ise bir problem olmaz fakat bebek Rh (+) ise kan uyuşmazlığı Rh immunizasyonuna (etkileşmeye) ve bazı sorunlara yol açabilir. Rh uygunsuzluğu yani kan uyuşmazlığı ile rh immunizasyonu farklı şeylerdir, karıştırılmaması gerekir. Rh immunizasyonu yani etkileşme her kan uyuşmazlığı olan gebelikte olmaz. Anne kan grubunun Rh negatif, babanın ise Rh pozitif olması dışındaki hiçbir durumda kan uyuşmazlığı olamaz. Rh uygunsuzluğu varlığında eğer bebek pozitif ise gebelik ya da doğum esnasında anne kanı ile bebeğin kanı temas eder ve anne kanına bebek kanındaki eritrositler (kırmızı kan hücreleri) geçer. Bu eritrositler üzerinde bebeğe ait Rh antijenleri vardır. Anne buna anti Rh antikoru üreterek cevap verir. Bu gebelikteki bebek bir zarar görmez ancak bir sonraki gebelikte bebek eğer Rh (+) olur ise anne kanındaki bu ilk gebelikte oluşmuş anti Rh antikorlar bebeğe geçer ve bebeğin kanında eritrositlerin parçalanmasına ve bebekte kansızlığa (anemi) neden olur.
Doğum ve gebelikte oluşabilecek aşağıdaki durumlar bebek kanının anneye geçmesine ve annenin bunlara karşı antikor oluşmasına sebep olabilir. Bu durumlar şunlardır : Düşük, kürtaj, dış gebelik, amniosentez, CVS, kordosentez gibi girişimler yapılmasıdır. Bu durumlarda da annenin etkilenmesini önlemek amacıyla 72 saat içerisinde Anti-D iğnesi yapılmalıdır. Bu iğne genellikle kalçadan kas içerisine (intramuskuler) yapılır. İğnenin 72 saat içerisinde yapılması önerilmekle beraber 14-28 gün içerisinde yapılabileceği bildirilmektedir. Kan uyuşmazlığı (Rh/rh uygunsuzluğu) olan hastalarda ilk kontrolde indirekt coombs testi (İCT)'nin negatifliği halinde, düşük ihtimalle olsa da antenatal dönemde Rh izoimmunizasyonu gelişme olasılığı nedeniyle, 20. haftadan itibaren dörder haftalık aralıklarla İCT tekrarlanmalıdır. İCT’i negatif olan gebelere, öncelikle 28. haftada 300 mikrogram anti-D gamma globulin (halk arasında kan uyuşmazlık iğnesi denir) ile proflaksi yapılmalıdır. Bu dönemde proflaksi uygulanmasının amacı doğuma kadarki 12 haftalık süre boyunca oluşabilecek fetustan-anneye kanamaları karşılayabilmektir. İmmunize olmamış bir gebede proflaksi için en önemli dönem doğumdur. Doğumu takiben bebeğin kordon kanından direkt coombs testi (DCT) ve bebek kan grubu çalışılmalıdır. DCT’nin negatif ve bebek kan grubunun Rh(+) olması halinde anti-D immunglobulin (anneye yapılan kan uyuşmazlığı iğnesi) tekrarlanmalıdır. Doğumdan sonra bebeğin kan grubu pozitif ise ilk 72 saat içinde yeniden anti-D globulin iğnesi yapılmalıdır. Bu annede antikorların oluşmasını engelleyerek bir sonraki gebeliğin bu antikorlar tarafından etkilenmesini engeller. Rh uygunsuzluğunda ilk gebelikte bir sorun oluşmaz. Kan uyuşmazlığında eğer bebek etkilenmiş ise anneden geçen anti-Rh antikorlar bebeğin kan hücrelerinin parçalanmasına ve çökelmesine neden olur. Bu durumda bebekte kansızlık yani anemi görülür. Buna bağlı olarak ultrasonda bebekte hidrops fetalis adı verilen durum tespit edilir. Bebekteki anemi sonucu kalp yetmezliği ve vücut boşluklarında biriken sıvı hidrops tablosunun nedenidir. Hastalığın şiddetine ve yok edilen kan hücrelerinin miktarına bağlı olarak bebekte anne karnında ölüm dahi görülebilir.
Indirect coombs testinin pozitifliği durumunda ise titrasyon çalışılmalıdır. 1/16 ve altındaki titrasyonlarda fetus için intrauterin dönemde risk yoktur. Bu durumda 2-4 hafta aralıklarla İCT’ni tekrarlamak yeterli olacaktır. İCT pozitifliği 1/16’nın üzerinde olmadıkça gebeliğe müdahale edilmez. Sadece artık izoimmunizasyon gelişmiş olacağından proflaksi gerekmeyecektir. Titrasyonun 1/16 veya üzerinde olması durumunda etkilenmenin ciddiyetini araştırmak için amniosentez, kordosentez ve USG gibi ileri tetkiklere geçilmelidir. Hastalık ciddi düzeyde ise anne karnında bebek kanını değiştirmek gerekebilir. Amniosentez ile alınan amnion sıvısı optik dansite ölçüm yöntemi ile (DOD450 - biluribin yoğunluğuna bağlı olarak) değerlendirilir ve Liley eğrisi denilen eğride risk grubuna ayrılır. Liley eğrisinde 2. veya 3. zona girenlerde şiddetli etkilenme olmuş demektir ve kan transfüzyonu endikasyonu vardır. Kordosentez ile hemoglobin ölçümü ve bebeğe kan transfüzyonu yapılabilir.
Annede Rh alloimmunizasyonuna neden olabilecek durumlar: Bu durumlar Rh(-) annenin Rh antikoru oluşturmasına neden olabilecek durumlardır. * Kan transfüzyonu,* Gebelik veya doğum sırasında Rh (+) bebekten anneye kan hücresi geçmesi,* Kendiliğinden ya da istemli düşük, * Küretaj,* Dış gebelik,* Plasentanın (bebeğin eşi) erken ayrılması,* Anne karnına gelebilecek darbe ve travmalar,* Amniyosentez (Anne karnından bebeğin suyunun alınması),* CVS (Koryon villus biyopsisi),* Kordosentez (Bebeğin kordonundan kan alınması),* Eksternal sefalik versiyon (Ters duran bebeği çevirme işlemi, günümüzde yapılmamaktadır.)
A, B, O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık olur mu?: Anne ve bebek arasında A, B, O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık da görülebilir. Bütün gebeliklerin yüzde 20'sinde görülen bu uyuşmazlık teorik olarak mümkündür ancak pratikte önemi yoktur çünkü etkilenme çok hafif olur. Bu nedenle pratikte ABO uyuşmazlığı araştırılmaz ve bunu önlemek amacıyla herhangi bir ilaç yapılmaz. Anne 0 grubu, fetus A1 veya B grubu olduğunda bu tür uyuşmazlıktan bahsedilebilir. Bu durumda etkilenmenin ve aneminin pratikte önemsiz derecede hafif olmasının nedenleri: Bu durumda antikorlar çoğunlukla plasentayı geçemeyen IgM yapısındadır, az sayıda IgG yapısında antikor oluşur. ABO antijenleri eritrositlerin yüzeyinde az miktarda bulunur. ABO antijenleri fetustaki tüm dokularda bulunur bu nedenle antikorlar tüm dokulara bağlanır ve eritrositler üzerindeki etki minimal olur. Anne ve fetus arasında ABO kan gruplarına bağlı uyuşmazlık ve Rh uyuşmazlığı birlikte varsa ABO uyuşmazlığı Rh uyuşmazlığı şiddetinin azalmasını sağlar. Çünkü anneden fetusa geçen ABO antikorları fetusta Rh antijenlerinin kısmen hasara uğramasını sağlar.
GEBELİKTE ŞEKERLİ SU TESTİ (HAMİLELİKTE GLUKOZ YÜKLEME TESTİ):50 gr glukoz yükleme testi - 100gr oral glukoz testi (Şekerli Su Testi)
24-28. haftalar arasında gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) taraması amacıyla 50 gr glukoz yükleme testi yapılır. Test aç veya tok olarak uygulanabilir. Test aşırı obezite, iri bebek bebek öyküsü, birinci derece akrabalarda veya daha önceki gebeliklerde gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) öyküsü gibi risk faktörlerinin varlığı durumunda daha erken dönemde ilk muayenede yapılmalıdır. Bu risk faktörlerini taşıyan gebelerde, test sonuçları normal bile olsa 24-28. haftalarda tekrar edilmelidir.
5O gr glukoz yükleme test sonucu 130 yada 140 dan yüksekse 3 saatlik 100 gr oral glukoz testi yapılır. OGTT için gebe üç gün 300gr karbohidrat içeren beslenme programına alınır. Kişi bu dönemde normal günlük aktivitesine devam etmelidir.Üçüncü gün akşamından sonra 12 saatlik açlığı takiben sabah 0. dakika kanı alındıktan sonra 100gr glukoz 5 dakika içinde içilir. Daha sonra birinci, ikinci ve üçüncü saatlerde glukoz (kan şekeri) için kan örneği alınır.
Buradaki 4 değerden 2 veya daha fazlası anormal ise gestasyonel diabet (gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı) tanısı konulur. Tek değerin yüksek olması durumunda ise testin bir ay sonra tekrar edilmesi önerilir. 50 gram şeker yükleme test sonucunun 190-200 mg/dl’den yüksek olduğu durumlarda 100gr OGTT yapılmasına gerek kalmadan açlık glukoz düzeyine bakılması yeterli olacaktır. Eğer açlık kan glukozu 95 mg/dl’nin üzerinde tespit edilirse gebe gestasyonel diabet olarak değerlendirilerek tedaviye başlanılır.
NST (NONSTRES TEST):
Bebeğin kalp atışlarının seyrini ve kalp atışlarının bebek hareketleriyle, varsa kasılmalarla olan ilişkisini gözlemlememize yarayan testtir. Bu gözleme göre fetusun normal ya da sıkıntı (distres) halinde olduğu anlamaya çalışılır. NST fetusun iyilik halinin saptanması için yapılan testlerden birisidir. Fetusun iyilik halini saptamak için yapılan diğer testler ultrason, amnion sıvısının ölçümü, doppler ölçümleri, biyofizik profil, OCT gibi testlerdir. Prop olarak adlandırılan ve gebenin karnı üzerine sabitlenen iki ucu vardır. Proplardan biri rahmin kasılmalarını diğeri ise bebeğin kalp seslerini algılar. Algılanan kasılmalar ve kalp sesleri cihaz tarafından bir grafik kağıt üzerine aktarılır. Test sırasında annenin sol yana yatar pozisyonda olması rahime kan akımını arttıracağı için gereklidir. Yaklaşık 20 dakika süren bu işlem sırasında gebelerden bebeklerin her hareketlerini hissettiklerinde ellerine verilen küçük bir butona basmaları istenir. Böylelikle bebeğin kalp atım hızı ve reaktivitesi (atım hızındaki değişkenlikleri), rahimdeki kasılmalar ve bebeğin kalbinin bu kasılmalara verdiği cevaplar hekim tarafından değerlendirilerek bebeğin sağlığı hakkında dolaylı bir bilgi elde edilmiş olur. Riski olmayan gebeliklerde NST uygulamasının 36. gebelik haftasından sonra haftada bir, 40. gebelik haftasından sonra ise 2-3 günde bir tekrarlanması önerilir. NST işlemi öncesi annenin karbonhidrattan zengin diyetle karnını doyurarak tok olması önerilir. 28 haftadan küçük fetuslarda NST yapılmaz çünkü fetus henüz bu tür tepkiler verecek kadar gelişmemiştir. Fetusun uykuda olması da testi yanlış nagatif gösterebilir.
Fetusun iyilik halinin NST ya da diğer yöntemlerle değerlendirilmesi gereken durumlar: - Fetal hareketlerin az hisedilmesi,- Erken membran rüptürü (Suların erken gelmesi),- Amnion sıvısının az ya da fazla olması,- IUGR (Fetusta gerlişme geriliği),- Günaşımı,- İzoimmnunizasyon (Kan uyuşmazlığı),- Fetal anomaliler,- Çoğul gebelikler,- Anormal ya da irregüler fetal kalp atımları,- Hipertansiyon,- Diyabet,- Böbrek hastalıkları,- Kollojen doku hastalıkları,- Kalp hastalıkları,- Tirotoksikoz (Guatr testlerinde bozukluk),- Hemoglobinopatiler,- Anemi
Bütün testlerde olduğu gibi NST'nin de hata payları vardır. NST'nin reaktif (iyi sonuçlu) olması nonreaktif (kötü sonuçlu) olmasından daha güvenilir bir bulgudur. NST'de reaktif yani iyi sonuç alındığında güvenilirlik %95' tir yani fetus %95 olasılıkla gerçekten iyi durumdadır. Fakat NST non-reaktif yani kötü sonuç verdiğinde fetusun gerçekten kötü (sıkıntı, fetal distres) durumunda olma oranı %40'dır.
REAKTİF NST: NST'de 20 dakika süresinde fetusun kalp atımlarında en az 2 kere 15 atımlık ve 15 saniye süren hızlanmalar oluyorsa bu test reaktif yani iyi olarak değerlendirilir. 20 dakika süresince fetusun kalp atımında bu şekilde 2 defa hızlanma olmazsa test 40 dakikaya uzatılır. Bu ikinci 20 dakikada da fetus kalp atımlarında 2 defa hızlanma olmazsa test non-reaktif yani kötü olarak değerlendirilir. NST sonucunun reaktif yani iyi olarak değerlendirilmesi fetusun 1 hafta süreyle yüksek olasılıkla iyi durumda olacağını gösterir.
NON-REAKTİF NST:Yukarıda anlatıldığı şekilde non-reaktif yani kötü sonuçlu olduğuna karar verilen test sonucunda fetusun kesin olarak kötü yani sıkıntılı durumda olduğu söylenemez. Non-reaktif NST'nin güvenilirliği düşüktür. Bu yüzden daha ileri testler ile fetus tekrar değerlendirilir. Bunun için kontraksiyon stres testi (CST, OCT), biyofizik profil, doppler, ultrason gibi testler kullanılır.
DESELERATİF NST: NST çizelgesinde fetusun kalp atımlarında saptanan yavaşlamalardır. Fetusun sıkıntı (fetal distres) halinde olabileceğini düşündürür. Erken deselerasyon, geç deselerasyon ve değişken deselerasyon olmak üzere 3 çeşit deselerasyon varıdır. Erken deselerasyonlar NST'de izlenen kontraksiyonlardan (rahimdeki kasılmalardan) hemen önce oluşan deselerasyonlardır ve fetusun kafasının sıkışması sonucu oluşurlar, önemsiz deselerasyonlardır, fetusun sıkıntı halinde olduğu anlamına gelmez. Değişken deselerasyonlar ise kontraksiyonlardan bağımsız olarak meydana gelirler ve kordon sıkışması sonucu oluşurlar bu yüzden önemli deselerasyonlardır. Geç deselerasyonlar kontraksiyonlardan hemen sonra meydana gelirler ve plasentanın yetmezliğinden kaynaklanırlar, fetusun sıkıntı halinde olduğuna (fetal distres) işaret eder. Deselerasyonların çok şiddetli olduğu durumlarda acil sezaryen gerekebilir.
FETAL TAŞİKARDİ:NST çizelgesinde fetusun kalp atımının 160 /dk 'nın üzerinde seyretmesidir. 160-180 arası hafif taşikardi, 180-200 arası orta, 200'ün üstü şiddetli taşikardi olarak adlandırılır.
Taşıkardinin sebepleri: - Annede yüksek ateş en sık sebeptir,- Koryoamniyonit (Gebelik zarlarının iltihabı),- Feta hipoksinin erken dönemleri, fetal distres,- Annede hipertroidizm, - Annede ve fetusta anemi, - Parasempatolitik etkisi olan ilaçlar: ( Atropin, hidroksizin gibi), - Sempatomimetik etkisi olan ilaçlar: Ritodrin, terbutalin (preterm eylem tedavisinde kullanılır.) , - Fetusta kalp yetmezliği ya da başka bir kalp patolojisi, - Prematurite
FETAL BRADİKARDİ:Fetal kalp atımının 110 atım/dk altında olmasıdır.
Fetal bradikardinin sebepleri:- Fetal baş basısı en sık sebeptir, - Fetal kalp bloğu, - Maternal hipotermi, - Fetal distres, - Anneye genel anestezi verilmesi,
SİNÜZOİDAL TRASE: Düzenli sinüs dalgaları şeklinde oluşan trasedir,
Sinüzoidal trasenin sebepleri: - Ciddi anemi, - Ciddi fetal hipoksi ve fetal distres, - Rh-Rh etkileşmesi, - Fetomaternal kanama, - TTTS, - Kordon basısı
BİYOFİZİK PROFİL (BPP):
Biyofizik profil (BPP) fetusun iyilik halinin saptanmaı için yapılan testlerden birisidir. Fetusun iyilik halini saptamak için yapılan diğer testler ultrason, amnion sıvısının ölçümü, doppler ölçümleri, NST, OCT gibi testlerdir. Bu testler fetusun distress yani sıkıntı halinde olup olmadığını ve rahim içerisindeki durumunu anlamak için yapılır. Bu testlerin sonucuna göre gebeliğin devamına ya da sonlandırılmasına karar vermek gerekebilir.
Biyofizik profil için NST çekilir ve 30 dakika süre ile ultrason yapılır. Ultrasonda bebeğin hareketleri, kas tonusu, solunumu ve amnion sıvısı miktarı değerlendirilir.
Fetusun iyilik halinin değerlendirilmesi gereken durumlar:- Fetal hareketlerin az hisedilmesi, - Erken membran rüptürü (Suların erken gelmesi), - Amnion sıvısının az ya da fazla olması, - IUGR (Fetusta gerlişme geriliği), - Günaşımı, - İzoimmnunizasyon (Kan uyuşmazlığı), - Fetal anomaliler, - Çoğul gebelikler, - Anormal ya da düzensiz fetal kalp atımları, - Hipertansiyon, - Diyabet, - Böbrek hastalıkları, - Kollojen doku hastalıkları, - Kalp hastalıkları, - Tirotoksikoz (Guatr testlerinde bozukluk), - Hemoglobinopatiler, - Anemi
Biyofizik profil kriterleri: NST (Non stress test): Reaktif ise 2 puan, değilse 0 puan alır, Fetusun solunum hareketleri: 30 dakikada 3 tane solunum hareketi varsa 2 puan, yoksa 0 puan alır, Fetusun tonusu: Fetusun kollarını ve omurgasını açması ile anlaşılır ve 2 puan alır, Amnion sıvısı volümü: 50'den fazla ise 2 puan alır, Fetusun hareketleri: 30 dakikada 2 ya da daha fazla hareket yapması 2 puan alır. Bu kriterlere bakılarak her bir kriter için 0 ya da 2 puan verilir ve toplam 8 ya da daha fazla ise fetusun durumu iyi olarak değerlendirilir. 6 ve altında puan alınan durumlarda fetusta bir sıkıntı hali olabilir.
Biyofizik profili etkileyebilecek etkenler: Bu kriterler biyofizik profili etkileyerek testin normalden düşük puan almasına sebep olabilir; Bunlar; - Annenin sedasyon yapıcı (sakinleştirici) ilaç kullanması, - İndometazin kullanması, - Sigara, - Annenin kan şekerinin düşmesi, - Bebeğin akciğer gelişimi amacıyla anneye steroid yapılması, - Annenin teofilin v.b ilaç kullanması, - Annenin kokain kullanması
DOPPLER ULTRASON:
Doppler incelemesinin çalışma prensibi hareketli cisimlerden yansıyan seslerin farklı olmasına dayanır. Burada hareketli olan kan damarları içerisindeki kandır. Kan içerisindeki hareket eden kırmızı hücrelere (alyuvarlara) çarpan ses dalgaları geri yansır. Çeşitli damarlara doppler incelemesi yapılmaktadır.
Gebelikte doppler incelemesinde en sık kullanılan damarlar: Gebelikte ultrason inceleme yapılan duruma göre çeşitli arter (atar damar) ve ven (toplar damar) 'lara yapılabilmektedir. Bu damarlar şunlardır; - Umblikal arter (Göbek kordonundaki atar damar), - MCA (Middle Cerebral Artery, Orta serebral (beyin) atar damar), - Fetal aorta, - Umblikal ven (Göbek kordonundaki toplar damar), - Duktus venozus, - İntrahepatik (karaciğerdeki) venler
Doppler inceleme gebelikte hangi durumlarda yapılabilir?: - Anomaliler, - IUGR (gelişme geriliği) şüphesi, - PIH/ preeklampsi/ eklampsi (Tansiyon yüksekliği olan durumlar), - Fetusta anomali/ fetal hastalık şüphesi, - Çoğul gebeliklerdeki bebeklerin eşit gelişmemesi, - Fetusta kalp anomalileri/ kalp hastalığı, - Aritmiler (kalpte ritm bozukluğu), - Annede kalp-damar hastalıkları, - Daha önceki gebeliklerde gelişme geriliği, intrauterin fetal ölüm olması, - Daha önceki gebeliklerde tansiyon yüksekliği, preeklampsi olması
Doppler ultrasonun zararı var mıdır?:Bu güne kadar doppler ultrasonun herhangi bir zararı veya bir bebeğe ters etkisi gösterilememiştir. Fakat teorik olarak ısı artışı yaratması gibi bazı nedenlerden dolayı yine de gereksiz yere ve fazla uzun süre yapılamaması önerilmektedir.